Blog
Siz Hiç Başkalarını Kıskanır mısınız?
Geçen yıl, pandemi başlangıcında gerçekleştirdiğimiz dört haftalık ‘’Duygusal Dayanıklılığımızı Güçlendirme’’ çemberlerimizin tekrarını bu kez gençler için yapalım istedik, Oyunda Kal Derneğiyle yeni bir yolculuğa çıktık.
Gençlerin birinden harika bir soru geldi. Dedi ki; ‘’Merak ediyorum sizin hiç kendinizi başkalarıyla kıyasladığınız, kıskandığınız oluyor mu?’’ Nefis bir soruydu. Tam da duygusal dayanıklılığımızı yakından ilgilendiren, kendi içimizde vereceğimiz cevapla tüm hayatımızı şekillendirebileceğimiz harika bir soru.
Evet dedim, kıskanırım. Mesela kıskanmayı fiziksel olarak ele alırsak, 1.70 boyunda sırma saçlı, kalem kaşlı, incecik hatunları gördüğümde için eriyor, uff anam diyorum içimden, bu ne güzellik. Adına kıskançlık, ister imrenme ister hayranlık diyelim içimizden o şeye sahip olma arzusu geçer, hepimiz güzel olmak isteriz. Bu doğal bir dürtü.
Bununla birlikte biliyorum ki benim boyum 1.50. Yaradan böyle takdir etmiş, böyle yaratmış. Bu benim değiştiremeyeceğim bir gerçeğim. Burada karşıma iki şık çıkıyor. Birincisi, kendimden nefret etmeyi, lanetler yağdırmayı ve kendimi sonsuz bir mutsuzluğa mahkum etmeyi seçebilirim. İkincisi de kendi gerçeğimi kabullenip zihinsel güzelliklerime, yetkinliklerime, becerilerime odaklanmayı ve onları parlatmayı deneyebilirim.
Kıskanmak, imrenmek sadece fiziksel güzellikleri içermez elbet. Başkalarının çok iyi yaptığı ama bizim hiç yapamadığımız yada yeteri kadar iyi yapamadığımız şeyleri de içerir. Hani on parmağında on marifet tipler vardır ya, öylelerini mesela. ‘’O yapabiliyor ben neden yapamıyorum’’ yada ‘’Ben de yapabilir miyim?’’ derken yakalayıveririz kendimizi farkında bile olmadan.
İşte o zaman kıskançlığın gücünü kullanarak kendi yaşamımızın dönüşüm anahtarını elimize alabiliriz. Nasıl mı? Eğer bir şeyi görebiliyorsak, fark edebiliyorsak o gördüğümüz şeyin tohumu mutlaka bizde var demektir. Kendimizde olmayan hiçbir şeyi göremez, tanıyamaz, algılayamayız Birinin hitabet sanatını, diğerinin bir konuda derya deniz bilgisini, ötekinin sosyal ilişkilerdeki becerisini kıskanıyorsak mesela, içimizdeki tohumlarımızın çiçek açmış halini görüp iç geçiriyoruz demektir. İşte böyle durumlarda ben kendime şu soruyu soruyorum. ‘’Tohumlarını gördün. Hepsini birden yeşertme şansın yok. Tohumlarına dikkatlice bak. En çok hangisine sahip olmayı arzuluyorsun? Şimdi bunlarından birini seçmen gerekse hangi tohumunu seçmek ve onu yeşertmek istersin? ‘’ Seçtiğin tohumu nasıl yeşertebileceğini düşün, araştır sonra da kendi koşulların imkanında bir planlama yap.
Bir de yanına söyle bir not düşüyorum. Bu araştırmalar ve planlamalar sırasında, bu konuda verilen ücretiz eğitimleri, gönüllü platformları incelemeyi, yapabilenlerin nasıl yollar izlediğine bakmayı, deneyimli insanların fikirlerini almayı UNUITMA!
Kıskanmak, imrenmek güzeldir. Kalbinin nerede attığını anlamaya hizmet eder. Kıyaslamak isek, mutsuzluğun garanti formülleri arasındadır. İşte bu nedenle; ‘’Siz hiç kıskanır mısınız?’’ sorusuna cevabım; Evet kıskanırım. Benim seçimin kendi versiyonumun en iyisi olmak, ve hep şu duayı hatırlamak.
‘’Allah’ ım bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etme gücü değiştirebileceğim şeyleri değiştirme cesareti ve bu ikisi arasındaki farkı anlayabilme sağduyusu ver’’
Diğer blok yazılarını okumak için:
Koçluk Araçlarını incelemek için: